Bütün Amerikan girişim öykülerinde olduğu gibi herşey Mark Zuckerbeck’in Harvard’daki yurt odasında başladı. Bugünlere geleceğimizi tahmin eder miydi bilinmez ama kuruluşundan 2 yıl sonra 2006 yılında yayınladıkları basın bültenleri Zuckerbeck’in de bir miktar hayrete düşmüş olabileceğine dair ipuçları veriyor. Bültende henüz bir “sosyal hizmet” olarak tanımlanan Facebook, gayet mütevazi bir içerikle Share/Paylaş butonunu duyuruyor, nasıl kullanılacağından bahsediyor ve şaşırtıcısı; diğer sitelere “Facebook Share” butonu eklenmesi için çağrıda bulunuyor. “Bugün geldiğimiz noktada bu kadarını kimse tahmin edemizdi” gibi bir his gelmemesi mümkün değil ..

Adeta herşeyin bir toz bulutuyla başladığı sosyal ağlarda, henüz bir tarihçe bile oluşacak kadar vakit geçmemişken hızlandırılmış bir dijital yakınlık/çılgınlık yaşıyoruz. Yazı ve başlık ağırlık olarak Facebook üzerinden internet ve sosyal ağlara bağımlılık olacak fakat bu gene de Facebook’u bütünüyle kötüleyen bir yazı olmayacak, baştan söyleyeyim. Biraz kronolojik, bir miktar bilimsel veriler üzerinden ilerleyeceğimiz yazımızda yararlandığım kaynaklar zaman zaman linklerle karşınıza çıkabilir.

Facebook özelinde internetin sosyal kimliğimiz ve gündelik hayatımız üzerine etkileri.. Fayda nerelerde, bağımlılık ne zaman başlıyor, ne yapmak lazım.. ve bu minvalde konular üzerine bir yazı için buyurunuz hep birlikte okuyalım:

Facebook'la kurulan dijital yakınlık - sosyal hayatımıza etkileri

Facebook Sayesinde Kurulan Dijital Yakınlık

Facebook’la Kurulan Dijital Yakınlık

2008 yılında New York Times’ta çıkan bir makale, Facebook’la kurulan “Dijital Yakınlık”tan bahsediyor. Yanlış anlaşılmasın, bu gayet olumlu bir yakınlık.

Hepimiz hatırlarız, Facebook’un ilk yıllarında (ve sonraları Twitter’ın) küçük/kısa paylaşımları çoğumuz biraz yadırgıyorduk. Herhangi bir bilgi içermekten uzak, gayet sıradan/gündelik hayata dair bu paylaşımlar (-hastayım, -sıkıcı bir gün, -oğlum okula başlıyor, -tatile gidiyoruz vb.);  bir süre sonra şöyle bir anlam/yorum kazandı. Hepimiz –evet- çok sevinçliydik, yıllardır görmediğimiz yakınlarımızı, arkadaşlarımızı gördüğümüz için; ama bu paylaşımlarla birlikte bu yeniden kavuşma hali “onlardan kesintisiz haber alma” haline dönüştü ki Facebook tam da bu noktada anlam kazanmaya başladı. Arkadaşlarımızın sadece geçmişte neler yaptıkları ile ilgili fikir sahibi olmuyor, günlük yaşantıları ile ilgili de bilgi alıyorduk. Hatta pek çoğumuz geçmiş arkadaşlarımızı Facebook üzerinden yeniden tanıdı diyebiliriz. Hoşlandığı şeyler, nelerle vakit geçirdiği, dinlediği müzikler, politik görüşü; hepsi bize nasıl biri olduğuna dair ipucu veriyordu.

İşte tüm bu bilgiler bize artık gündelik hayatta da görüştüğümüz veya görüşmesek bile Facebook üzerinden ilişkimizi sürdürdüğümüz “arkadaşlarımızla” dijital bir yakınlık kurmamızı sağladı. Üstelik bu dijital yakınlık çoğu zaman gerçek bir yakınlıktan daha zahmetsiz ve hatta belki de samimi durabiliyordu. Arkadaşımız hasta olduğu zaman geçmiş olsun dileğimizi, özel günlerde kutlamalarımızı bazen sözel olarak aynı etkiyi bırakamayacak özenli kelimelerle dile getirebiliyorduk. Uzun süre görüşemediğimiz arkadaşlarımızla yıllar sonra görüştüğümüzde “neler yaptın, şimdi ne yapıyorsun?” diye sormak yerine hakkında hayli donanımlı bir bilgiye sahip olduğumuzdan “dünkü maç nasıldı ama?” türünden “kaldığın yerden devam ettirici” bir sohbetle daha sıcak/samimi bir ilişki kurabiliyorduk. Durum çok değişmiş değil, hala da böyle tabi. İtiraf edelim bunlar gerçekten Facebook’un nimetleri 🙂 .

Bugün geldiğimiz noktada, Facebook üzerinden daha yakından tanımak istediklerimizi takibe alıyoruz. Anlık, günlük, haftalık paylaşımları birikiyor, karakterleri hakkında fikir sahibi oluyoruz. Kendimize yakın hissettiklerimizle yakınlık kuruyor, uzak olmak istediklerimize mesafeler koyuyoruz; Facebook kullanım ayarları bu konuda da doneler sunmuş sağolsun.. VE Fakat önemli de bir hadise var ki, tüm keyif veren/sıradışı/yeni deneyimler gibi işin suyunu çıkarma riski çok yüksek. İşte tehlike de tam bu noktada başlıyor: Gereğinden çok Facebook (ve sosyal medya) kullanıyoruz.

Facebook, Sosyal Medya veya Internet Bağımlılığı

Gelelim madalyonun “tehlikeli” yüzüne. Facebook, diğer sosyal ağlar ve internet bağımlılığı yaşamı nasıl etkiliyor? Ne zaman “bağımlılıktan” söz edilebilir, zararları neler, önlemler ne olabilir?

İşe geldiniz veya evde bilgisayarınızı açtınız; artık dijital dünyadasınız… Genellikle pek çok kişinin yaptığı ilk iş sosyal ağlara girmek oluyor. Buraya kadar bir tehlike olmayabilir AMA şöyle bir bakıp çıkacağım deyip uzun süreler harcanıyorsa;  çıkılsa bile akıl “orada” kalıyorsa dikkat: bağımlılık çanları çalmaya başlıyor!

Bir sosyalleşme aracı olarak sunulan Facebook belli bir oranda kullanıldığı zaman faydalı, yukarıda da söz ettik. Yakınlarınızdan/sevdiklerinizden haber alıyorsunuz, günlük gelişmeleri takip edebiliyorsunuz, size özel günleri hatırlatıyor, çok uzağa gitmeden de uzaktaki gelişmeleri takip edebiliyorsunuz, komik/eğlenceli paylaşımlarla bir anlık da olsa sizi güldürüyor… Fakat tüm bu sunduğu nimetlerin de etkisi ile kendinizi ona kaptırma olasılığınız epeyce yüksek!

Facebook bağımlılığı

Facebook Ne Zaman Bağımlılık Haline Geliyor?

Kalkar kalkmaz yaptığınız ilk iş facebook bildirimlerinize bakmak, güncellemeleri takip etmekse; kısa bir süre bakıp çıkacağım deyip saatler geçiriyorsanız, Facebook’ta geçirdiğiniz vakit insanlarla ilişkilerinizi, okul/iş sorumluluklarınızı aksatıyorsa, sürekli bilgisayar başında oturmaktan veya telefonu kontrol etmekten fiziksel sorunlar yaşıyorsanız; tüm bu sorunları bildiğiniz halde engel olamadığınız bir dürtü ile sosyal ağları kullanıyorsanız maalesef ki bağımlısınız!

Facebook Bağımlılığı ve Zararları

Her bağımlılık gibi Facebook (sosyal ağlar/ internet) bağımlılığınında da harcanan zaman DEV; adı üstünde “bağımlılık”.

Internet/sosyal ağlar bağımlılığı henüz göreceli olarak diğer bağımlılıklardan yeni olsa da daha çok kumar ve alkol/madde bağımlılığına benzetiliyor. Diğer tüm bağımlılıklar gibi Facebook/internet bağımlılığının maskelediği davranışlar depresyon, sosyal anksiyete vb. problemler olabiliyor.

Facebook/internet bağımlılığın verdiği zararların başında “kullanıcının son verme yetisine verdiği zarar” geliyor. Son verememe durumunun yarattığı duygu anksiyete.

Bir örnek canlandırma ile ilerleyecek olursak: Diyelim kişi işe geliyor; bilgisayarını açıyor, ilk iş Facebook’u kontrol ediyor (veya kalkar kalkmaz telefonundan); bildirimlerini, mesajlarını veya kişilerin paylaşımlarındaki değişimleri… Bu sırada Facebook’ta geçirdiği vaktin farkında değil… Bir süreliğine çıkıyor (yapması gereken işleri/hayatını devam ettirebilmesi için); fakat aklı hep Facebook’ta. Çok kısa bir süre sonra tekrar giriyor ve beklediği/umduğu değişimi göremiyor! Bir kısır döngü halinde tüm gün bunları yapmanın kişi üzerinde yaratacağı duygu hayal kırıklığı ve anksiyete oluyor (Onca zaman işini aksattı ama karşılığında umduğunu bulamadı).

Bu tekrar eden davranışların sonucu Facebook’ta geçirilen uzun zamanın bir diğer maliyeti iş/okul performansındaki ciddi düşüş. Öğrencilerin notları düşüyor, kişilerin işlerindeki verimi düşüyor. Bu yüzden işlerini kaybedenlerin oranı ciddi oranda yüksek.

Bir diğer önemli zarar sağlık konusunda. Ciddi bel, boyun ağrıları, sürekli oturmaktan kilo alma veya verme; sabırsızlık/anksiyete vb. zarar verici duygular, psikolojinin bozulması, insanlarla iletişimin bozulması…

Ne Yapmak Gerekiyor?

Sizde veya yakınlarınızda yukarıdakilere benzer durumlar varsa veya önlem amaçlı bir şeyler yapmak istiyorsanız ne öneriliyor?

Önce bağımlı olup olmadığınızı anlayabilmeniz önemli. Aşağıdaki maddeler yardımcı olabilir:

  • Facebook/internet davranışlarınızı kontrol etmede başarısızlık
  • Sadece Facebook/internete girdiğinizde oluşan aşırı coşku/heyecan hali
  • Arkadaşları ve aileyi ihmal etme
  • Facebook/internet üzerinde geçirilen vakit konusunda yalan söyleme
  • Facebook’ta geçirilen vaktin sonucu kendini suçlu, huzursuz, depresif hissetme
  • Fiziksel değişimler/problemler; boyun/bel ağrısı, kilo alıp verme, baş ağrısı vb.
  • Diğer keyif veren davranışlardan uzaklaşma

Yukarıdaki soruların çoğuna evet cevabı alıyorsanız ciddi önlemler almanız öneriliyor. 

Peki bu önlemler ne olabilir?

  • Facebook’a gireceğiniz vakitleri sınırlı tutabilirsiniz (günde 2 sefer 15’er dakika vb.)
  • Cep telefonunuzu Facebook bildirimlerine kapatabilirsiniz
  • Veya Cep telefonunuzdan tamamen Facebook uygulamasını kaldırabilirsiniz
  • Ofiste Facebook’a girişi kapattırabilirsiniz. (Bu duruma patronunuz da en az sizin kadar sevinecektir 🙂 )
  • Çocukların kullandığı bilgisayarlara Facebook (hatta internet) kullanımı için süre kısıtlamaları/kontrolleri getiren programlar yükleyebilirsiniz.
  • Açıkhavada geçirilen vakti attırabilirsiniz. (kendiniz ve çocuklarınız için).
  • Fiziksel aktiviteyi arttırmak için spor veya dansla ilgilenebilirsiniz.
  • Dijital dünya dışında hoşlandığınız şeyleri yapabilirsiniz (kitap okumak, sinemaya gitmek, yemek yapmak, evi düzenlemek, alış verişe gitmek vb.)
  • Bir hobi edinebilirsiniz.
  • Profesyonel yardım alabilirsiniz.

Genç Kuşak İçin

Facebook ve internet bağımlılığı özellikle genç kuşak için yetişkinlerden biraz daha hassas bir yaklaşım gerektiriyor. Çocuklar ve gençler, günümüz dünyasının yetişkinlerinden farklı olarak içinde internetin olmadığı bir dünyada doğmadılar. Dolayısıyla onlar için Facebook ve internetsiz bir hayat, sosyal anlamda bir kopukluk anlamına da geliyor.

Günümüz ebeveynlerinin yaptığı hataların başında çocuklara Facebook’u veya interneti tümüyle yasaklamak geliyor. Oysa ki bu davranış onları tüm yaşıtlarından soyutlamak üstelik önemli bir bilgi birikiminden mahrum etmek demek. Pek çok yaşıtının internet becerileri gelişirken, kısıtlanmış çocuklar bu beceriden yoksun kalabilir.

Facebook ve Yemek İlişkisi

Tam bu noktada bakış açımızı netleştirecek ve işe yarayacak güzel bir tanım/benzetme var: Facebook ve internet kullanımı yemek yemeye benzetiliyor. Hiç yemezsek olmaz. Ne kadar sağlıklı besinlerle/içerikle beslenirsek de o kadar faydalı. Bu tanımı hem çocuklar hem yetişkinler için rahatlıkla kullanabiliriz. Nasıl ki yaşla birlikte yenilenler değişiyorsa, Facebook/internet içeriği de zamanın akışına göre güncellenebilir.

Çocuklar için unutulmaması gereken bir diğer nokta da tabi ki ebeveynlerin onların rol modeli olduğu. Çocuğunuz çok fazla sosyal ağlara/internete giriyorsa bunun nedeni sizin de bu ağları çok sık kullanıyor olmanız olabilir. Bu durumda onu kontrol etme kabiliyetiniz de azalacaktır, malum çocuklar duyduğunu/söyleneni değil gördüğünü yapar. Bu da ayrıca kendinizi kontrol etmeniz, edemiyorsanız da yardım almanız için bir neden olabilir.

Hayatın akışını kesmeden, keyifle geçirdiğimiz Facebook vakitleri ideali.

Facebook kullanımında mottomuz “Ölçülü olma hali de dahil olmak üzere, herşey de ölçülü olmak.” olabilir. Arada/çok nadir ipin ucunu kaçırırsanız da kendinize haksızlık etmeyin, “ölçülü olma hali de dahil olmak üzere” maddesi ufak durumları kurtarıyor 🙂 .

AMA işler aksıyor, giderek kendinizi kötü hissediyorsanız dikkat! Kontrolü sağlamaya çalışın. Sağlayamıyorsanız da profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.