Bu yazı daha çok patronlar için ama “her çalışanın bir patron her patronun da bir çalışan” olduğunu hatırlatan ilk bakış açımız yazının temasına tam da uygun olabilir diyerek yazımıza başlayalım…

Yazımız ideal bir dünyayı anlatıyor gibi görünse de, işinizi ne kadar sevdiğiniz, işverenseniz çalışanlarınıza ne kadar istekle çalışacakları bir ortam yaratabildiğiniz vb. sorular üzerinden çıkarımlar yapabilirsiniz. Buyurunuz severek çalışılabilecek bir işin başlıkları:

Çalışanları Motive Etmek Ne Değildir?

Çalışanları motive etmek; iş yerine bir bilardo masası almak, daha da ileri giderek bir oyun odası kurmak, çalışanları ve ailelerini pikniğe götürmek ve benzeri hareketleri sık tekrarlayarak onları motive edeceğini sanmak değildir. Bu tür davranışlar daha çok onları “eğlendirmek” anlamına geliyor, motivasyon bundan çok daha farklı bir durum…

Peki motivasyonu neler etkiliyor, çalışanlar nasıl motive edilebilir? İş yerinde mutluluk motivasyonla doğru orantılı olduğuna göre dilerseniz ilk bu başlıklarla başlayalım:

Severek Bağlanılacak Bir Görev Tanımı

Gallup’un yaptığı bir araştırmada yukarıdaki konulara değinilmiş. Yani özetle çalışanların sürdürülebilir bir motivasyonla çalışabilmeleri için sanılanın aksine eğlence, hatta ikramiyeler ve fazladan tatiller bile işe yaramıyor. Çalışanlar motive olabilmek için aşağıdaki sorulara tatmin edici cevaplar almak istiyorlar:

  • Yaptığım işte önemli bir rolüm var mı?
  • Diğerleri yaptığım işi takdir ediyor mu?
  • Kendimi bu işe ve işyerine ait hissediyor muyum?
  • Bu işte kendimi geliştirebildim mi, yeni bir şey öğrendim mi, fikirlerimi hayata geçirebildim mi?

Bu sorulara ne kadar çok olumlu cevap alınırsa çalışan o oranda tatmin oluyor ve işini seviyor. Bu sorulara olumlu cevap verenlerin çok olduğu işletmelerde çalışan sirkülasyonu ve işe gelinmeyen günlerin azlığı dikkat çekiyor.

Takdir Etmek

Gallup’un araştırmasındaki en az evet cevabı alan sorulardan biri “Son 1 hafta içinde yaptığınız işten dolayı bir övgü ya da takdir aldınız mı?”

Maalesef yöneticilerin en cimri olduğu alanlardan biri övgü/beğeni ve takdirlerini göstermek. Oysa çalışanlara yaptıkları her iyi iş için söylenen övgü ve olumlu geri bildirimler motivasyon ve aidiyet duygusunu arttırıyor. İyi bir CEO’nun yöneticileri övgü ve olumlu geri bildirimler konusunda özellikle eğitmesi öneriliyor. (Bu konuyu yazarken aklıma Richard Branson geldi; çalışanlarına yaptığı bonkör övgülerle; bu apayrı bir yazı konusu olabilir)

Mozaiğin Bir Parçası

Çalışanlarla profesyonel ilişkiler kurmak adına yapılan hatalardan biri de aşırı mesafeli olmak. Bu maddede tam tersi bir durum öneriliyor; çalışanlarla onların psikolojisine dayalı empatik ilişkiler kurabilmek.

Bundan 2 yıl kadar önce, Futuristler Derneği’nin düzenlediği 1 Mart Gelecek Günü” adında bir etkinliğe katılmıştım. Gerçekten ufuk açıcı bir etkinlikti, bu yıl izlemenizi öneririm. Bu konu Gelecek Günü’nde de öne çıkan başlıklardan biriydi. Gelecek için yapılan tahminler/beklentiler listesinde “çalışanların duygu durumlarını anlayarak yöneticilik yapmak” gibi kavramlar vardı; duygusal bakış açısına sahip yönetimlerin önem kazanacağından bahsediliyordu.

Çalışanlarla, onların duygularını ve ihtiyaçlarını anlayarak iletişim kurabilmek ve onlara kendilerinin büyük mozaiğin bir parçası olduklarını hissettirebilmek; motivasyon ve aidiyeti arttırıyor.

Çalışanların Şirket Kültürünü Sevmeleri

Şirket Kültürü üzerine bir süre önce yazmıştım, dilerseniz buradan ulaşabilirsiniz. Etkili bir şirket kültürü yaratmak sadece müşterileriniz, iş yaptığınız firmalar için değil çalışanlarınız için de çok olumlu etkileri beraberinde getiriyor.

Şirket kültüründe tanımlanmış/oturmuş kavramlar çalışanların kendi içlerinde yapıcı iletişim kurmalarına neden oluyor. Şirkette neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiğinin net olarak tanımlanması iletişimi güçlendiriyor, çatışmalar azalıyor. Tabi burada çalışanların benimseyip uygulayacakları kurallar tanımlamak önemli.

Peki çalışanların şirket kültürünü “sevmeleri” nasıl oluyor? Burada şöyle bir örnek verilebilir belki: Aynı işi yapan 2 ayrı hizmet firması düşünelim. Birincisinin amacı “müşterileri memnun etmek”; ikincisinin amacı “müşterilerine unutulmaz bir deneyim yaşatmak”. Tanımları ne kadar heyecan verici yaparsanız çalışanlar da o oranda seratoninle işi yapıyor. Her adımda müşteriye unutulmaz bir deneyim yaşatmayı düşünen bir servis şirketinin çalışanları sadece böyle bir tanımla bile çalışanların attığı her adımın nitelikli olmasını sağlayabilir. Bir de sonuçta müşterinin mutluluğunu görmesi yaptığı işi sevmesi için en büyük neden.

Steve Jobs - Severek çalışılacak iş tanımı

Steve Jobs’tan Öğütler

İşçi Liderler

Gallup’un araştırmasından çıkan bir başka sonuç adeta bir işçi gibi çalışan yöneticilerin çalışanlara örnek olup onları motive ettiği.

Geçtiğimiz yıl İstanbul’da düzenlenen uluslararası bir etkinlikte (DISCOP) şirketin Genel Müdürü Patrick Zuchowicki’nin etkinlik öncesi kurulum esnasında stand malzemelerini bizzat kendisinin taşıdığını gördüm. Öyle basit bir oradan oraya taşıma değildi, neredeyse 2 saatten fazla soğuk bir havada dışarıdan içeriye el arabasıyla malzeme taşıdı. Böyle bir şeyi Türkiye’de görmek biraz zor ne yazık ki; izlerken bile keşke dedirtiyor. Aynı olayda dikkatimi çeken bir başka şey de çalışanlardan hiçbirinin genel müdürlerinin malzeme taşıdığını farketmemiş olmasıydı. “Gerçek” bir taşıma fark edilmek yerine örnek oluyor sanırım.

Cesaret ve Güven

İnsanlar kendileri gibi olabildikleri yerlerde kendilerini güvende hissediyor. Gallup’un araştırmasında dikkat çeken bir başka soru “İş yerinde kendinizi çok yakın hissettiğiniz bir arkadaşınız var mı?” Bu soruya verilen olumlu cevaplar iş yerine aidiyet ve güven duygusunu arttırıyor.

İşletmelere;  çalışanları için güven dolu bir ortam yaratmak istiyorlarsa, onların kendileri gibi olabilmelerine izin vermeleri öneriliyor. Farklılıklar takdir, hatta teşvik edilmeli. Bugünlerde ABD’de iş ilanlarında “Aykırı tipler, en güzel hippiler.”vb özelliklere rastlanıyor. Renk/çeşitlilik zenginliği de beraberinde getiriyor…

Sevgi Her Zaman Kazanıyor

“Korku” değil, “Sevgi” odaklı bir yönetim anlayışı her yerde olduğu gibi işletmelerde de harika sonuçlar veriyor. Gallup’un araştırmasından çıkan bir başka sonuç daha…

Çalışanların ihtiyaçlarını anlayan, onları takdir eden, gelişimleri için çaba gösteren, birleştiren bir yönetici “yapılan işi sevdirme” yolunda ciddi yol kat ediyor.

Tüm bu yukarıda yazanlar eşliğinde düşünebilirsiniz.. İşinizi seviyor musunuz? Yöneticiyseniz işi ne kadar sevdirebiliyorsunuz?