Startup'lara Tavsiyeler

StartUp Kuracaklar İçin Önyazı

Bugünlerde kiminle mesleği hakkında konuşursanız mutsuz olduğunu görürsünüz. Rüyalarınızdaki şirkette hayalinizdeki işi yapan bir insanla beş dakika işi hakkında konuşun, işinden size göre bile daha memnuniyetsiz olduğunu görürsünüz. On dakika sonra da beklenen sihirli cümleyi söyler “aslında en iyisi kendi işini yapmak, ben de yakında kendi işimi kurmak istiyorum”. Bu durum artık öyle bir seviyeye geldi ki start-up kurmak istiyorum, girişimcilik hayallerim var lafı klişeler listesinde en üst sıralara geldi.

Bu yönde bir klişe de benden gelsin; “Start-up yolculuğu çok uzun ve yalnız bir yoldur”. Eğer siz de bu yola baş koyanlardansanız, start-up fikriniz ne olursa olsun öncelikle amacınızı sorgulamanızı öneririm. Bu yola çıktıktan sonra yastığa başınızı koyduğunuzda “abi nedir şimdi benim derdim, gül gibi işimi bırakıp bu dertlere niye bulaştım?” sorusuna cevap veremezseniz başarı yerine antidepresan dünyasına merhaba diyebilirsiniz. Bu soruları siz sormazsanız bile çevrenizden, özellikle de ailenizdeki klasik iş çarklarının içinde yaşamaya alışık bireylerden bu yönde soru ve baskılar gelecektir. Eğer kendi içinizde ulaşmak istediğiniz o nihai amacı belirlemediyseniz, hatta ona aşık olmadıysanız, onu deli gibi istemiyorsanız küçümsediğiniz klasik iş çarklarını özleyip yaktım gül gibi kariyerimi diye başınızı taşlara vurmayın, yol yakınken dönün bu yoldan. Fakat, eğer doğru hedefe kilitlendiyseniz, sonunda amacınıza ulaşamazsanız bile ömrünüzün en keyifli ve size en çok şey katacak yoluna hazır olun.

En Sık Yapılan Hata “Kısa Sürede Çok Para Kazanmak”

En sık belirlenen kötü amaç “kısa dönemde çok para kazanmak” tır. Bu, eline geçen ilk parayla süper bir ofis tutan, güzel bir şirket arabası alan ve hızla batan girişimcilerin ortak hedefleridir. Kendimizi kandırmayalım, ne kadar ulvi amaçlardan bahsetsek de hepimiz bir yerden sonra para için çalışıyoruz. Daha çok kazanmayı ve bunu hızlı bir şekilde elde etmek istemenin de ayıp bir tarafı yok tabi ki. Projemize başlarken asla para gibi bir hedef koymayacağım dememe rağmen, arada bir kendimi bahçeli evimde atlarımı tımar ederken hayal ettiysem suç mu şimdi. Suç olmak bir kenara, işin en güzel tarafarından biri. Ama parayı ana hedefe koymak hele de onun çabucak gelmesini arzulamak yoldayken keyfinizi kaçırabilir. Çünkü start-up yolculuğu çoğu zaman yıllarca Filiz Makarna sponsorluğunda geçer. İlk zamanlarda keyifli gelse de zengin olma amacı beyninizin bir kenarında iken ikinci sınıf ofislerde sadece makarna temelli beslenmek aklınıza eninde sonunda gelecek o büyük “ACABA?” sorusunu fazla erken ya da fazla sık getirip sizi erken usandırabilir. Yıllarca zorluklarla biriktirdiğiniz paralar kenarda ağır ağır erirken en az duymak isteyeceğiniz soru “acaba” olacaktır.   Bu yanlış yönlenişin temelini de WhatsApp’ın attığını düşünüyorum. Küçük bir ekiple hızı bir yükseliş yakalayınca, sonra da on milyar dolara Facebook tarafından satın alınınca tüm girişimcilerin hayallerinin odağı oldular. Halbuki mantık çerçevesinde düşünüp Türkiye’den bu seviyede bir başarının çıkmasının çok da olası olmadığını kabul etmek gerekir, keşke olsa tabii ama ilk etapta gerçekçi değil. Madem bir başarı öyküsü hayallere konu edilecek, bizden bir örneğe yönelmek ayakları daha yere basan sonuçlar verecektir. Mesela: 2014 yılı içinde İngiliz Monetise’a yüz milyon dolara satılan Pozitron. Fatih İşbecer bu şirketi 2000 yılında yine makarna eşliğinde kurdu. Sonunda büyük bir mali kazanç elde etse de kısa yoldan zengin olma hedefi ile yola çıksa büyük ihtimalle 14 yıl dayanamazdı. Pozitron gibi girişiminiz belli bir seviyeye geldikten sonra kurucusu ile tanışıp fikir danışabileceğiniz bir şirketi benchmarkınıza koymak WhatsApp’tan çok daha faydalı olacaktır.

Bir Diğer Sık Rastlanan Hedef; “Patron” Olmak

Bir diğer sık rastlanan hedef ise yine çok tanıdık “kendi şirketinin patronu olmak”, aslında kelimelerin içinin ne kadar dolu olduğuna göre gayet mantıklı ve güzel bir hedef olabilir. Buradaki en kritik kelime “patron”, zira bizde patron kocaman bir masası olan (o masa olmazsa olmaz), Facebook’tan poker oynarken sağa sola emir veren, son model arabası olan (müşterilerin gözünde değer kazanmak için, inan başka amacım yok), az çalışıp çok yiyen insan anlamına geliyor. Yani bir girişimcide olmaması gereken ne varsa patronda toplanmıştır. Yeni kurulmuş henüz müşterisi olmayan girişimini anlatırken verdiği kartvizitinde CEO yazan birçok batmış girişim sahibinin aklındaki ortak patron fikri tam da budur. Bu patron fikri daha önce çalışılan şirketlerdeki yönetici profillerinin bir ortalaması olarak oluşmuştur. Fakat sizi iş hayatından soğutan ve büyük riskler alarak girişim kurmaya iten de bu yönetici tipi değil miydi, neden onlar gibi olmak isteyesiniz ki? Ayrıca belli bir potansiyele gelmiş, müşteri portföyünü ve insan kaynaklarını oturtmuş firmaların gücü belirli seviyeye kadar kötü yöneticileri taşımaya yetebilir; ama alt seviyede çok sayıda başarılı çalışanı olamayacak yeni girişimlerin böyle bir lüksü olamaz. Bir elin parmağı kadar çalışanı olan ve o çalışanlarına da yüksek maaşlar ödeyemeyen bir şirkette en çok çalışması gereken, gece gündüz işleri nasıl bir adım öteye taşıyacağını düşünen kişilerin kurucu ortaklar olması kaçınılmazdır. Eğer daha az çalışmak gibi bir hedefiniz varsa gücünüzü kurumsal br şirkette müdür olmaya harcamanızı tavsiye ederim (ah o günlerimin kıymetini bilememişim).

Birçok girişimcide, narsistlik seviyesine varan seviyede kendine güven duygusu vardır. Bu kendine güven hedeflerine de yansır ve kendilerinden üstün bir görev için özel seçilmiş insan gibi bahsederler. “Bu topraklardan da iyi bir girişim çıkabileceğini herkese göstermek ve böylece benden sonra gelecekler için de bir yol gösterici olmak”, “Tüm çalışanların mutlu olduğu ve şirkette belirli seviyelerde hisse sahibi olup kendilerini ait hissettikleri bir şirket kurmak”, “Google, Apple gibi şirketlerin tüm hizmetleri kendi elerine geçirmelerinden rahatsızım, dar bir alanda bile olsa onlar kadar başarılı ama onlara satılmayacak bir şirketin sahibi olmak” gibi örnekler verebilirim. İlk duyduğunuzda güzellik yarışmalarındaki kızların “seçilirsem Dünya’da barışın sağlanması için çalışacağım” sözleri kadar anlamlı gelebilecek bu sözlerdeki en önemli kısım, söyleyen girişimcilerin bunlara gerçekten inanması ve kendini adamasıdır. Yukarıda belirttiğim örnekler sizin için de tamamen anlamsız olabilir, ama sizin kendiniz için anlamlı olan ve maddiyattan nispeten uzak bir hedefiniz varsa bu sizi yolunuza daha bağlı kılabilir.

Startup kuracaksanız anlamlı bir hedefiniz olsun.

Anlamlı Bir Hedefle Yola Koyulun

Para, güç, rahatlık, erken emeklilik gibi maddi hedeflerin de şüphesiz önemli etkileri olacaktır. Bazen en iyi çıkışlar en dibe vurduğunuz anda elde edilir. Şu andaki hayatınızdan nefret eder seviyede tatminsizseniz, bu durumdan kurtulma hedefi de çok etkili bir nihai amaç olabilir. “Zaten gece gündüz çalışıyorum, bari kendi şirketim için çalışıp kendime bir fayda sağlayayım”, “Maddi bir çıkmazdayım tek kurtuluş yolum bu işimde başarılı olmak” gibi cümleler size daha uygun geliyorsa, o zaman sizin de kendinizi adayacak çok önemli son noktanız var demektir. Burada önemli olan ise yolda iken nereden geldiğini, bu yola nasıl ve neden başladığını unutmamak ve eski durumunuza dönmemek için çabalamaya devam etmektir.

Eğer bir hayaliniz varsa, ona aşıksanız ve aklınız da birazcık havadaysa bu özelliklerinizi küçük bir sırt çantasına koyup yola koyulabilirsiniz. Bu yolda başarıya ulaşamazsanız bile önemli olan yolda olmak değil midir?