Yazımıza güzel bir haber/başlıkla başladık. İtiraf edeyim, markaların sosyal medyada özellikle de Facebook’ta sürekli bir şeyler satmaya (!) çalışması, sektörün içinden biri olarak beni bile rahatsız ediyor; bu habere sevindim diyebilirim :). Peki durum değişecek mi dersiniz? Uzmanların bu konuda olumlu yönde tespit ve tahminleri var. Buyrunuz hep birlikte okuyalım.

Markalar Sosyal Medya Kullanımını Neden/Nasıl “Abarttı” ve Sonuçları

Dijital pazarlama; özellikle sosyal medyanın hayatımıza girdiği dönemden bu yana deyim yerindeyse pazarlamanın en baş köşesine oturdu. Markalardan küçük ölçekli şirketlere kadar herkes dijital dünyada özellikle de sosyal medyada bir şeyler pazarlamanın daha da açık tabiriyle “satmanın” derdine düştü. Önemli olan nitelik değil, nicelikti. Herkes “en çok” takipçiye sahip olmanın peşindeydi.

Henüz kimse ne yaptığını tam olarak bilmiyorken, elde ölçüm/analiz vb. veriler yokken ve hatta bu verileri oluşturabilecek yeterli zaman bu “çok önemli” mecralara tanınmamışken, “Sosyal Medya Pazarlaması” özellikle de büyük markaların çılgın bütçelerle yatırım yaptıkları bir araç haline geldi. Sonrasında da malum kısır döngü başladı: “Madem bu kadar bütçe yatırdık, bunu paraya/satışa çevirmeliyiz” yaklaşımından doğan “satış odaklı”, sosyal medya kullanıcıları açısından oldukça sıkıcı içerikler.

Peki bu gereğinden fazla önem verilen süreçten sonra, sosyal medya pazarlamasından neler öğrendik:

Organik Erişim Neredeyse Yok Gibi

Özellikle Facebook’un algoritmalarını bir anda kendi lehine çevirmesine paralel olarak erişim oranları düşmekten öte yok oldu. Facebook sayfa sahiplerinin paylaşımlarını ücretli göstermeye başladı ve uğruna ciddi paralar harcanan yüzbinlerce takipçinin, markaların paylaşımlarından haberleri dahi olmadı. Onca çaba/bütçe nereye gitti, bunu ciddi ciddi düşünmek lazım (belki başka bir yazıda) ama açıkça anlaşıldı ki, gerçekleşen erişim beklenenin çok altında.

Sosyal Medya Kullanıcıları Kendilerine Bir Şey Satılmasından Hoşlanmıyorlar

Sosyal mecralar markalara ait değil. Orası kullanıcıların özel alanı ve sizi istemezse takip etmeyebilir. Dolayısıyla kuralları kullanıcı tarafından belirlenen bir alandan söz ediyoruz. Sosyal medya pazarlamasında bugüne kadar yapılanlar gösteriyor ki, kullanıcılar kendilerine bu özel alanlarında sürekli bir şeyler satmaya çalışılmasından hoşlanmıyor. Facebook’a özellikle arkadaşları/yakınlarını takip etmek, onlardan haber almak vb. nedenlerle giren önemli oranda kullanıcı için burada herhangi bir şey satın alma düşüncesi oldukça uzak.

Takipçi Sayısı Her Şey Demek Değil

Özellikle Facebook için sürekli değişen algoritmalardan söz ediyoruz. İster organik olsun, ister para ile satın alınmış olsun, takipçi sayısının çokluğu giderek önemini kaybediyor. Nicelik değil, nitelik önem kazanıyor.

sosyal medyayı bilinçli kullanmak

Ford’un Sosyal Medya Kullanımı Hakkında Bilinçlendirici Reklamı / Güzel Reklam 🙂

Peki “Nitelik” Nasıl Önem Kazanacak? Markalar Sosyal Medya Paylaşımlarında Nasıl Daha Seçici Olabilir?

Yukarıda da değindiğimiz gibi, süreç büyük oranda Facebook’un algoritmasını değiştirmesi ile başladı. Başta kullanıcılar ama bence pazarlamacılar da; hepimizi bu değişiklik için Facebook’a bir teşekkür borçluyuz sanırım. Gördük ki; sosyal medyada pazarlama atfettiğimiz kadar büyük bir öneme sahip değil. Sadece genel bir pazarlama iletişiminin parçası olacak bileşenlerden biri… Markaların bu sonuca varmasının paralelinde sosyal medya paylaşımlarında biraz daha seçici olmaya başladıklarından ve sürecin bu yönde ilerlemeye başladığından söz edebiliriz.

Devam eden süreçte de, daha az paylaşımlı/seçici bir sosyal medya içeriği öngörülüyor. Pop kültürün yerini daha bilinçli, gerekirse paralı ama mutlaka ölçülebilir içeriklere bırakacağı söyleniyor. Pop kültürden kasıt, popüler olanın daha az kullanımı; markaların popüler bir kişi/olay üzerinden zoraki kendileri ile ilgili bir çıkarım/paylaşım yapmaları… Görünen o ki, bunların devri yavaş yavaş kapanıyor.

Kullanıcıyı aslında neredeyse hiç ilgilendirmeyen, gerçek zamanlı paylaşımlar (tam şu anda şu oluyor vb.) son bulacak. Sürekli içerik paylaşımı hatta neredeyse bombardımanı temeline dayandırılan (özellikle Twitter’da) yaklaşım yerini gerçekten bilgi veren, sadece önemli paylaşımların yapıldığı bir stratejiye devredecek.

Bu aşamada markalara “az yeterlidir” yaklaşımı öneriliyor. Bir örnek üzerinden gitmek gerekirse, günde 10 tweet, 3 facebook paylaşımı yapan bir markaya, tweet sayısını azaltması (günde 3 veya 4) Facebook’ta da haftada 3 ücretli paylaşım girmesi öneriliyor. Facebook için ücretli paylaşım gerçekten çok mantıklı, hem hedef kitlenizi seçebiliyorsunuz, hem de sonrasında ölçüm/raporlama size önemli veriler veriyor, bir de tabi daha çok kitleye ulaşıyorsunuz…

Yukarıdaki rakamlar her marka için geçerli olacak rakamlar değil tabi, yanıltıcı olmasın. Aşağı yukarı yukarıdaki oran üzerinden gidilse de bazı markalar için şöyle bir yöntem de öneriliyor. Facebook’ta içerik sayınızı günde 1’e veya ayda 25’e indirin (ücretli içerik) ama paylaşımlarınızın hedef kitlesini her seferinde değiştirmeye gayret edin. Bu da farklı/denenebilecek bir yöntem tabi.

Tüm bu öngörüler/tavsiyeler doğrultusunda iş gene pazarlama yöneticilerine düşüyor. Ölçümler, analizler, alınan sonuçlar doğrultusunda strateji belirlenip/değiştirilebilir.

Neyi paylaştığımız, kiminle paylaştığımız vb. nitelik üzerinden ifade edilen kavramlar ilerleyen günlerde daha da önem kazanacak. Markalar için sosyal medya paylaşımlarında daha bilinçli bir beslenme dönemine girdiğimiz söylenebilir. Bu aynı zamanda fazla iştahlı geçirilen günlerin “diyeti” gibi. 😉